SEVGİLİ BABACIĞIM ŞERAFETTİN UĞURLUTEĞİN
- Özkan Eroğlu
- Feb 17, 2022
- 6 min read
Hakkında belgeler 1
Van'a Dair - 8 VANDA İLK GAZETE VE İLK GAZETECİ MERHUM İLYAS KİTAPÇI - 2
"Rahmetli hiç yorulmaz, üşenmez İstanbula gelince borçlu olduğu ve olmadığı gazete idarehanelerini gezer paralarını verir giderdi. Bu gün sanki kapım birdenbire açılacak İlyas güler yüzü ve çok mütevazi hali ile içeri girecek, karşıma oturacak ve konuşacak sanıyorum.
" Merhum Van'ı ve mesleği çok severdi. Kendisi memleketin Doğusunda (İlyas Kitapçı) adı ile çalışırken Batıda, İzmirde ( Yavuz Kitapçı) ve Orta Anadoluda- Sivasta da ( Kamil Kitapçı) aynı işleri aynı dürüstlükle yapıyorlardı. Bu gün bu üç kitapçı da Rahmeti Rahmana kavuşmuştur. Baki kalan bu kubbede bir hoş seda miş."
Aynı tarihli gazetenin sol alt köşesinde ve " Objektifin Gördükleri " başlıklı yazıda Rahmetlinin kadim dostu ve arkadaşı Rahmietli Ahmet Kuralkan ağabeye ait kısa ve öz, bir kaç cümleden oluşan bir yorum ile yine birinci sahifede Az-Öz köşesinde " Bir Yıldönümü" başlıklı bir makale yer alıyordu.Şimdi biz bu yoırumu ve makaleyi biraya alalım ve önce "Objektifin Görükleri " yorumundan başlayalım:
" İnsan, hayata gözlerini kaparken dünyada iki şey bırakır derler: İyilik ve fenalık. İyilik bırakanlar iyilikle, fenalık bırakanlar fenalıkla yad edilirler. Bu gün ölümünün ikinci yıl dönümünde kendisini rahmetle andığımız İlyas Kitapçı arkadaşımız, iyilikle yad edilen bahtiyarlardandır.O'nun iyilik yapmadığı insan pek azdır diyebiliriz tanıdıklarından.
" Örnek olabilecek doğrulukta, çalışkanlıkta ve müteşebbis vasıfta idi. El attığı işi başarmadan bırakması imkânsızdı. Neyliyelim ki ecel , bu aziz arkadaşımızı zamanından önce aramızdan alıp ebediyete götürdü. Kalplerimizde yaşayan İlyas'a Cenabı Hak'tan Rahmet ve mağfiret dileriz."
Gazetenin Az-Öz köşesinde yayınlanan ve bana göre yine Ahmet Kuralkan ağabeyimizin kaleme almış olduğu " Bir Yıldönümü" başlıklı makale ise şöyle idi: " Benim için, bizim için çok acı bir yıldönümüdür bugün. Matbaanın ve gazetenin müessisi İlyas Kitapçı'yı tam iki yıl önce bu gün kaybetmenin derin teessürü içinde bulunmaktayız.Bir kardreş acısının kalpten çıkmasına imkman bulunmadığını, kardeşini kaybedenler çok iyi bilirler. Filhakika İlyas'la tam yirmi sene bir arada çalışmanın, aynı gaye etrafında didinmenin, aynı düşünce ve idealin sahibi bulunmanın ruhi yakınlığı bizi kardeş yapmış ve yekdiğerimizden ayrılmaz hale getirmişti.
" İlyas mel'un bir hastalığa mübtela olduğu gündenberi ruhunda zaman zaman baş gösteren sıkıntı onu asabi buhrana sevketmiş, fakat teselli, seyahat bu ruhi darlığını giderebilmişti. Son aylar zarfında birdenbire feveran eden marazi ruhi, onu mütemadiyen ağlatmış, sabit fikir sahibi yapmış, cemiyete karşı tiksinti husule getirmiş , inzivayı arayan, başkasıyla konuşmaktan men eden tuhaf bir hale getirmişti.Ölümden bahseder, ağlar, ağlardı.
" Nitekim O, bu haleti ruhiye içinde bir 29 Mart sabahı hayata gözlerini kapadı.Nefret ettiği dünyadan ebediyete intikal etti.
" İlyas, cidden aydın, çalışkan, müteşebbis, faziletli, iyi ahlaklı, dürüst, yardım seven, arkadaşperver, nazik, mütevazi bir insandı. Büyüklerine saygı, küçüklerine şefkat gösterir, hiçbir zaman nezaket ve terbiye dışına çıkmazdı. Tahsil görmemiş olmakla beraber, görgüsü ve tecrübeleri onu yetiştirmiş, münevver hale getirmiş ve ileri bir insan yapmıştı. Gazete bayiliği, kitapçılığı sırasında tek gayesi, bu vilayette ve hatta bu muhitte okuma yazma bilenin adedini artırmak, aydın sınıfını çoğaltmak ve bu suretle halkı kültüre sahip kılmaktı. Sonra bir matbaa tesis ederek 1938 de gazete neşrine başlayınca, bu vasıta ile halkı tenvir etmek onun için bir gaye oldu ve fikri hareketlerin müşevviki bulundu. Gençleri fikri sahada geliştirmek imkanlarını temin etti.
" Tam yirmi sene gazetecilik hayatı içinde daima memleketin kalkınması, daima muhitin kültürel hareketi ve maarif sahasındaki yükselmesi onun tek düşüncesi olmuş, bunun tahakkukuna çalışmıştı. " Onun bu muhite büyük hizmetleri bulunduğunu söylemek bir kadirşinaslık olur. Birinci Cihan Harbinden sonra neşir sahasında ilk faaliyeti o göstermiş ve burada basına vücut vermiştir.
" Onu kalbimizin bütün samimiyeti ile rahmetle yad ederken Allah'tan mağfiret ve şefaati Peygamberi'ye mazhar kılmasını temenni ederiz. Nur içinde yatsın."
Yalnız Vansesi gazetesi ve yazarları değildi rahmetliden bahseden. Ayni yıllarda yayın hayatına başlayan Çaldıran gazetesinde genç kalem Ersen Ergün, "Duygu'mun Köşesi'nde ,"Merhum Kitapçı " başlığı ile şunları söylüyordu :
" Ben şehrimizde gazete derken Vansesi'ni, gazeteci derken de hep İlyas Kitapçıyı aklıma getirirdim.Şimdi yine gazeteci derken merhumu hatırlıyorum da gazete derken de Vansesi diye bir gazeteden şimdilik bihaberim diye bir tavır takınıyorum.
" Merhum İlyas Kitapçı hakikaten gazetecilik mesleğinin tam erbabıydı. Onun zamanında Vansesi istenilen evsafta çıkardı.Hatta 1952 yılında Anadolu Gazeteleri arasında tertiplenen müsabakayı dahi kazanmış bir gazeteydi. Gazetesini üstün vasıflı gazete kategorosine sokmak için gösterdiği gayretler, şimdi matbaada kulanılmayan sandıklar dolusu klişelerden ve tozunu dahi silmek istemeyen kimseler elinde heder olan matbaa tesislerinden anlamak kolaydır. Rahmetli gazeteciliğe vakfettiği ömrünü boşuna tüketmemiş, bir şeyler yapmak azmi ile çırpınıp didinmişti. Ama ileriyi dar açıdan gördüğünden Vansesi gazetesini şimdiki duruma sokmaya da zemin hazırlamıştı.
" Onun için, zamanında , şehrimiz gazeteciliğinde bir inkilap yapmak zor olmayacaktı. Ama zamanın rekabetten arı şeraiti buna mani olmuştu. Fakat o şartlar içinde dahi ehemmiyet vermek her babayiğitin işi değildi. Zira hemen hemen tek olan bir gazetenin vasıflı çıkmaması dahi kazanılacak paraya pek tesir etmezdi. Merhumun yerine paraya tapan birisi olmuş olsaydı gazeteye dahi uğramazdı. Nasıl olsa ilan alabilecek herhangi bir gazete yoktur. Mülahazasıyla. Ama o bunları hiçbir zaman için düşünmemişti. Kaliteli bir gazete çıkarayım da ne olursa olsun demişti ve böyle hareket etmişti.
" Şimdi bir merhum İlyas Kitapçı'yı düşünüyorum, birde onun eserlerini küfler,paslar ve tozlar içine terkedenleri de şaşırıyorum. Doğrusu kuvvetli bir hamleye mühtaç olan Vansesi Gazetesinde değil bir kıpırdama, gittikçe evsafından çok şeyler kaybettiğini gördükçe, içimden Rahmetli İlyas Kitapçı'nın hesabına, bir sızının baş gösterdiğini hissediyorum."
" Kitap okuma ve yazma aşkını, şavkını bu yolda mücadeleyi, gazeteciliği bana Rahmetli İlyas Kitapçı bey öğretti, tüm bu konularda yol göstericim oldu, bana destek verenlerin başında geldi. Yalnız bana değil çoklarına güç kaynağı oluverdi ve çoklarına yazarlık, edebiyat, okumak şavkı aşıladı. O Van'da görev yapan Üsteğmen Şerafettin Uğurluteğin’nin (Sırlıoğlu) ve nicelerinin bu yolda teşvikçisi ve yardımcısı, destekçisi idi. Bakınız Sırlıoğlu yazmış olduğu şiirleri kitap haline getiren İlyas Beyin oğlu dostumuz Yalçın Kitapçı’ya Ülküm adlı şiir kitabını imzalarken neler söylüyor:
" Yalçın Kitapçı; Bu eseri ben tasarladım, baban isim verdi. Sen de onda geçmişteki hayat ve ahlak karekterinin örneklerini bulacak ve yaşadığın zamanla kıyas edeceksin. Bunu yaparken de beni şu küçük eserden öğrenecek ve hatırlayacaksın. 17.2. 1943 Üstteğmen (İmza)
KAYNAK : NUH PALA OTELİ ADLI YAPIT
Hakkında belgeler 2
Albay Şerafeddin Uğurluteğin’de rivayetle; Ahmed Amîş Efendi Hazretleri bir gün, müridân ve muhibbanıyla bir yerde sohbet ediyormuş. Bir albay gelmiş, ulaştırma albayı, Ahmed Amîş Efendi’yi çok seven, ama harâbâtî bir adam. Başka kimseye zararı dokunmayan, kendini harab eden bir harâbât adamı. Gelmiş, elini öpmüş, diz çökmüş oturmuş, mahviyyet içinde. Sohbetten nasibini alarak, bir müddet sonra destur alıp çıkıp giderken, Ahmed Amîş Efendi: “Ulan aygır, hadi git bugün de ne halt edeceksen et bakalım! Benden sana izin!”, demiş. Bu harâbatî albay, boyun büküp bel kırarak, derin bir huşu içinde huzurdan çıkıp gidince, hazretin etrafındaki derli toplu dervişler: “Efendim, demişler, nasıl olur bu? Bu harabât aygırının haramatına destur verdiniz adeta siz!..” Müridan ve muhibban böyle söyleyince, zamirlerin kâşifi, büyük veli Amiş Efendi: “Siz”, demiş, “O haytanın zâhirine bakmayın! Dışı bozuk ama, içi pırlanta onun!.. Çamura düşmüş bir cevher o!. Nasıl olsa edecek o haytalığı!. O çamurla işi bitmedi daha onun!. Bizim destur vermemizin sebebi, onun yükünü hafifletmek içindir!.”
Kutbu’l-Ârifîn, Gavsu’l-Vâsilîn Mürşid-i Kâmil El-Hâc AHMED AMÎŞ EFENDİ Kaddesellâhü sırrahu’l azîz (1807 - 20 Şaban 1338-9 Mayıs 1920) Hazırlayan İhramcızâde Hacı İsmail Hakkı ALTUNTAŞ ISBN: 978-9944-355-16-2 ismailhakkialtuntas@gmail.com http://ismailhakkialtuntas.com Dizgi : H. İsmail Hakkı Altuntaş Kapak : Haluk Şükranoğlu Baskı- Cilt : Gözde Matbaacılık 06.01.2012 İsteme Adresi: Gözde Matbaacılık Mücellit & Reklam Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. şti Tel: 0 212 481 81 69
Sayfa 325-326
Hakkında belgeler 3
Bu dönemde derginin Necip Fazıl haricindeki yazar kadrosunu şöyle sıralalayabiliriz: Bedri Rahmi Eyüboğlu, İskender Fikret Akdora, Hüseyin Cahit Yalçın, Burhan Toprak, Prof. Salih Murat Uzdilek, Fikret Adil, Reşat Ekrem Koçu, Rıza Beşer, Nejat Köknar, Ümit Yaşar Oğuzcan, Şükrü Enis Regü, Sait Hikmet, Osman İsmet Ulukat, Mehmet Soydan, Neriman Çenelioğlu, Ahmet Ziyaedin Tuncer, Süreyya Tokatlıoğlu, Necibe K., Necip Pehlivan, Mübin Siret, İzzet Tamer, Ahmet Doğan, Şükran Kurdakul, Recep Bilginer, Halil Soyuer, Turgut Tonuç, Dağan Nail Altuncuoğlu, Hasan Şimşek, Salim Esen, Kenan Çolakoğlu, Mehmet Uzcan, F. Atam, İbrahim Naci Ergüler, Feyzi Nebi Özerengil, Şerafettin Uğurlutegin, N. Di- niz, Payidar Ülker Seyfi, M. Durukan, Hamdi Işıklı, Hilmi Ziya Ülken, Ziya Osman Saba, Emin Ülgener, Dr. Rebi Hikmet Barkın, Sait Faik Abasıyanık, İlhan Berk, Ziya Şakir, Selahatin Güngör, Cahit Sıtkı Tarancı, Zahir Güvemli, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Ahmet Adnan Saygın, Rıza Çandır, Selçuk Milar, Sabahattin Kudret Aksal, Suphi Nuri İleri, Celal Sılay, Vecdi Bürun, Feridun Fazıl Tülbentçi, Ethem İzzet Benice, Faik Baysal, Mahmut Yesari, Sabahattin Tahsin, Özdemir Asaf, Eşref Edip, M. Faruk Gürtunca, Cemal Tollu, Nizamettin Nazif, Fehmi Giray, M. Sami Karayel, Gavsi Ozansoy, Kemal Harun, Emin Onat, Sabih Alaçam, Şevket Hıfzı Rado, Ahmet Bülent Kayıkçıoğlu, Sabahattin Tahsin, Ali Rıza Pişkin, Mehmet Turan Tan, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Nurettin Sevin, Zeki Faik İzler, Yusuf Mardin.
Hakkında belgeler 4
Neyzen Tevfik İstanbul - Fatih, 11 Aralık 1943 Çeşitli Yönleriyle Neyzen Tevfik Hayatı, Kişiliği,Şiirleri Alpay Kabacalı s, 318,319 âlem, dünya; ömr-ü fâni, geçici ömür; dem, zaman; gam, keder; hande-i hurrem, neşeli gülüş; devr-i şâdi, sevinçli devir gussa-i matem,kederli yas; ân-ı demadem, şu güzelliğin; tecelli-i hayat, görünen hayat; hicran, ayrılık; saz-ı kazanın, kaza sazının; dest-i kaderle, kaderli elle; şu'unun, olayın; gulgule-i cem, gürültülü toplantı ( Bu şiiri, ilk olarak, büroma geldiğinde, kendisini rahmetle andığım, Emekli Albay Şerafettin Uğurluteğin'den dinledim. Üstadım, gulgule-i cem'in "sürahiden su dökülürken çıkan su sesi" olduğunu söyledi. ) nefsini,benliğini; mısyad-ı ma-mafihadan, avlanmak için kullandığın araçtan; niyyet-i hilkati, yaradılanın niyeti; aşk-ı cihan aradan, dünyada yaşayanların aşkı; da'vadan, iddiadan; gayret-i gufranla, Tanra'nın acaıyan bağışıyla; türe, töre; küre, yeryüzü ; efsane-i Adem, Adem'in masalı; avalim, dünyam; bedi', yaratanın; cehlinin, bilmezliğin; saki-i gül çehre, içki sunan gül çehreli güzel; pir-i mugan, yıllanmış meyhaneci; sohbet-i hemdem, sohbet arkadaşı.
Hakkında belgeler 5
UĞURLUTEĞİN, Şerafettin, “Balık ve Soda”, Av ve Deniz Dergisi, S:18, 30 Nisan 1948
Hakkında belgeler 6


Comments