RUSKIN, MORRIS VE PATER: DEKORATİF SANATLARDA DOĞADAN MÜZİKAL UYUMA- 2
- Özkan Eroğlu
- Jan 13, 2022
- 2 min read
Updated: Jan 26, 2022
4- Ruskin, dekoratif sanatlar için rekreasyon yerlerini tercih etti, çünkü insanların günlük işlerde körelmekte olan algı keskinliklerini geri kazanmaları için bir dinlenme durumunun gerekli olduğunu düşündü.
5- Dinlenmek, sanattan zevk almak için gerekli bir zihin halidir, çünkü zihnin güzelliği tüm duyuların (görme, duyma, hissetme, dokunma ve tatma) deneyimi olarak algılamasını sağlar. Bu nedenle, John Locke’un Essay in Human Understanding in Modern Painters’den alıntı yaparak, özellikle günlük rutinde bozulmuş görme duyusundan yakınan Ruskin için bir başka sanatsal amaç, duyuların keskinliğini geri yüklemekti: “İnsanlar genellikle gözlerinin önündekinin çok azını görürler. Locke’un söylediği büyük gerçeği unuturlar: “Şüphesiz ki, bedende ne değişiklik yapılırsa yapılsın, zihne ulaşmıyorsa, dış kısımlarda ne izlenim bırakılırsa bıraksın, içeride fark edilmezse algı yoktur”. Ruskin, Locke’un düşüncelerinin ve düşüncelerin oluşumu kuramına ve bunların insanın hayvanlar üzerindeki üstünlüğüne nasıl tanıklık ettiğine atıfta bulunarak, algının ahlâkî önemini ve daha zayıf algıların insan için aşağılayıcı olduğu gerçeğini vurgular. Böylece, onun tarif ettiği ‘dekoratif sanat unsuru’, duyuların ‘aşırı kullanımından’ görme yetisini geri alan dekoratif sanatların yararlılığını kanıtlar, zihne gerçek algı için zaman tanır, günlük uğraşlara dinlendirici bir duraklamada sağlar.
6- Süsleme sanatları, insanın algısını onarmak için bir araç olduğundan, estetik arayışa tam olarak katılırlar, özellikle de estetiğin (algı) Yunanca anlamını düşünürsek. ‘The Lesser Arts’da William Morris, ‘maddi ihtiyaçlar tarafından var edilen diğer tür (küçük sanatlar), ruhun özlemlerini tanımak konusunda daha az bağlı değildir ve onun mükemmelliğe yönelik çabasının izlenimini alır’ (Morris) iddiasında bulunur. “İhtiyaçlar” kelimesini tekrarlarken, cümlenin ikinci bölümünün Walter Pater’ın Luca della Robbia’nın heykelini “yerleşik bir ruhun o samimi izlenimini” taşıdığını tanımlayan sözlerine oldukça benzediğini fark etmek ilginçtir. Sanat için sanatın bir savunucusu olarak Pater, dekoratif sanatların günlük yaşamın estetize edilmesine katkıda bulunduğunu düşünür, ancak sanatın sanatçının kendi dehasının samimi ifadesi olduğunu kabul ettiğinde, odak noktası toplumsal değil bireyseldir. Maddeyi ‘işlemenin formu, tin’ ile birleştiren kendi sanatsal niteliğine sahiptir. Sanatın doğanın ve tinin birliğini içerdiği ve hem duyusal bir ortamda bir insan ürünü hem de idealin somutlaşması olduğuna dair Hegelci bakış açısına göre, dekoratif sanatların estetik bir ideal ileten kullanım nesneleri yarattığına inanır: ‘Ve bu ilke [maddenin ve formun kaynaşması], herhangi bir derecede sanatsal niteliklerde, evlerimizin mobilyalarında ve giyimde, örneğin yaşamın kendisinde, jestlerde ve konuşmada pay sahibi olan her şey için geçerlidir ve günlük ilişki ayrıntılarında…’. Pater, sanatın ahlâkî ve sosyal işlevini inkâr etmez, ancak tasarımın- aynı zamanda sanatçının tinini de tanımlayan- formal özelliklerine öncelik verir. Watteau’nun kısa bir hayâlî hayatı olan ‘A Prince of Court Painters’de Pater, bir odanın dekorasyonunun sanatçının ve kendi zamanının hayâllerini ne ölçüde barındırdığını gösterir:
Ovalleri tamamladı:—Dört Mevsim. Ey! ‘Yaz’ın yaz gibi zarafeti, özgürlüğü ve yumuşaklığı - bugün ziyaret ettiğimiz gibi bir samanlık, ancak sınırsız ve sıcak, beyaz, zor mesafede ve çiçek çelenkleri, peri samanları ve çelenklerde düz İtalyan mimarisi dokunuşlarıyla. Ağaçtan ağaca sallanan benzeri, işinin tılsımlarından biri olan o harika hafiflikle... Bizim için yeniden formlaştırdığı odanın saflığı beni şaşırttı; bir tür ahlâkî saflık; yine de şeylerin formlarında ve renklerinde.

Watteau, A Prince of Court Painters
7- Doğanın tefekkürü, Watteau’nun hayâlî masaldaki Marie-Marguerite Pater’in evi için tasarladığı Dört Mevsim modelinde ideal dünyasını ifade etmesi için renkler, çizgiler ve motifler sağlar. Hegelci Zeitgeist’e göre sanatçı, içinde yaşadığı dünyanın özlemlerini de somutlaştırıyor ve eserlerinde 18. yüzyıl Fransa’sındaki Aydınlanma’nın değerlerini, özellikle de özgürlük idealini aktarıyor.
Martine Lambert-Charbonnier
Comments