top of page
Search

Politika olarak sanat

  • Writer: Özkan Eroğlu
    Özkan Eroğlu
  • Feb 6, 2020
  • 3 min read

Updated: May 17, 2022

“Dikkat sanat!”, Klaus Staeck'in bir posterinden gelen bu uyarı sloganı sanatın, sadece önemli bir sosyal fonksiyona sahip olmadığı, aynı zamanda Alman kültür geleneğinde her zaman bir uyanışın bulunduğu gerçeği ile bizi baş başa bırakmakta. Ancak gerçek şu ki 20. yüzyıl Alman sanatında siyasal olana katılım ve bunun sosyal olana yansıma geleneği, yalnızca siyasi meseleler ve simgeler üzerinden ele alınan çalışmalara atfedilemez. Sıradan siyasi tartışmaların ötesine geçen ve daha çok geniş sosyal eleştiri, kültürel kötücüllük veya radikal jestlerle de anlaşılmayı bekleyen çalışmaları da içerir. Bu üç kategori, 20. yüzyılda sadece güncel veya tarihsel bir olaya stratejik olarak tepki veren ve politik sanat olarak kabul edilmeyen bir Alman sanatının anlaşılması yönünde değerlendirilecektir. Politik sanat, sanatçıların aktif olarak tepki gösterip göstermediğine bakılmaksızın, 20. yüzyıl Alman sanatının yorumlanması, gereken tarihsel arka planını ele veren ve hala sürmekte olan mevcut krizlerle yakından bağlantılı olarak görülerek ele alınmalıdır. Mevcut krizler, eğer burada yapılacak çözümleme basit bir neden ve sonuç ilişkisine yenik düşmeden ele alınabilirse, ekonomik, politik, kültürel ve ideolojik yönlerin de dahil edilmesini gerektirmektedir.



Geleneksel anlamda ilerici veya gerici olarak görülen yönlerle sunulan tanımlamalar da dahil olmak üzere, çağdaş tarihin somut arka planı da incelenmelidir. Politik temsillerin - ya da siyasinin temsili - her türlü analiz, krize yönelik vizyonör ya da belirleyici tepkiler ile avangardın sürekli bir ilerleme olarak algılanması arasında bulunabilecek bağlantıları incelemelidir. Benzer şekilde, pasifliğindeki krize dolaylı tepki ve geçmişten alıntılarla ifade edilen sözde regresif eğilimlere göre uyum sağlayamama durumu da incelenmelidir.

Bu nedenle, ikonografik olanın aksine, sanatçının rolünün, ahlaki ve sosyal yükümlülüğünün ve sorumluluğunun geleneksel olarak çok büyük bir rol oynadığı söylemsel bir gelenek oluşturan çalışmalar meselesi ele alınmaya çalışlmalıdır. Devam etmekte olan bu tartışmanın kapsamı ve çeşitliliği, estetik havzanın her iki tarafında açıkça görülebilir ve auraya dayalı bir boyama veya çoğaltılan görüntülerle sınırlı değildir. Sadece siyasetin en önemli temsil alanlarını tanımlayan bu eleştirel model, bu büyük politik retorik, strateji ve bir tabu dizisini parçalayabilir ve meselenin politik önemini kavrayabilir. Şimdiye kadar eğilim, politik sanatı, estetik ve politik normları kodlayan ve hemfikir olan her şeyi kontrol eden sınırlı bir form olarak görme alışkanlığı olmuştur. Bu normlar 20. yüzyıl Alman sanatında, özellikle Birinci Dünya Savaşı döneminin resimlerinde, kısa ömürlü, sonraki devrimde, Weimar yıllarının sanatında ve 1967 ile 1974/77 arasındaki sanat üretimlerinin bazı eğilimlerinde bulunmaktadır. Weimar dönemi örneği kullanılarak böyle bir sanatın benzersizliğinden kaynaklanan büyüselliği şöyle dile getirilir: Toplumun demokratik düşüncelerinin ve yeni bir enternasyonalizmin etkisi altında, sanattaki modern hareket o zamandan beri tutarlılık ve o tutarlılık seviyesi neredeyse hiç değişmeyen bir kültüre dönüştürülerek elde edilmiştir. Avangard sanat kültürel kötücüllerin sağdan veya soldan inkâr etmeyi sevdikleri şeylere sahipti: Bir izleyici, bir işlev, bir birlik, yaşayan bir merkez. Bu gelinen noktada sanatsal ve politik radikalizm arasındaki geleneksel ittifakın temelini oluşturan üslup, içerik ve politik duruş arasındaki haller kutsanır. Ancak keşfetmemiz gereken kültürel görünüm bu sınırlamanın ötesine geçer: Eğer ilgili sanat eserleri her zaman ve hemen siyasal olarak tanınmıyorsa, bunun nedeni kısmen belirli siyasi hareketlerin talep ettiğinin kültürel bir şey, ürün olduğudur. Bu farklı bakış açıları arasındaki tartışma dönemi, bir yanda modernizmin yüzyılın başında ortaya koyduğu kriz ve diğer yanda da 1970’lerde belirginlik kazanan postmodernitenin yarattığı krizle karakterize edilmiştir. Aradaki zaman ise her zaman modernizmin uzun, altın dönemiydi. Bu dönem, holokost ve soykırım, totaliterlik, ırkçılık ve sinizm olmak ve iki dünya savaşına rağmen, bunaltıcı dinamiğinde özel bir iyimserlik ve mantıksal pozitivizm alaşımı ile gene de sürekli bir ilerleme olarak görülür. Bu elitist modernist mit, birbiriyle bağlantılı avangard grupların resmi bir hedefe doğru ilerlediklerini ortaya koyar ve bir revizyon gerektirmez. Sanat yöntemlerinin hem daha yeni, hem de daha geleneksel olan söylem uygulamalarının özerkliğine ilişkin iddiaları da tartışılmaktadır. Üretilenin aşamalı veya geriye dönük olarak etiketlenebildiği, görsel ideolojilerin dar sınırlarının ötesinde, sanatın politikanın bir temsili olarak görülebileceği çok daha geniş bir alan olduğu ise unutulmayan bir gerçek olarak zihinde saklı tutulmalıdır.


Kaynak: Christos M. Joacschimedes (Ed.), Deutsche Kunst im 20. Jahrhundert Malerei und Plastik 1905-1985, Prestel-Verlag, s. 114.


 
 
 

Recent Posts

See All
HAKİKAT VE GERÇEKLİK NEDİR?

Hakikat ve gerçeklik, felsefi bağlamda farklı anlamlar taşıyan kavramlardır. İkisinin benzer ve ayrışan yönleri üzerine ayrıntılı bir...

 
 
 

Comments


©2019 by ÖZKAN EROĞLU. Proudly created with Wix.com

bottom of page