top of page
Search

Georges Braque üzerine

  • Writer: Özkan Eroğlu
    Özkan Eroğlu
  • Nov 16, 2019
  • 4 min read

Bizim gibi her alanda olduğu gibi sanatta da geri kalmış ve toplum olmayı becerememiş, en önemlisi de kol gücünden akıl gücüne geçememiş ülkelerde, son derece gereksiz abartılan sanatçılara karşın, adından neredeyse hiç söz edilmeyen, dolayısıyla tanınmayan bazı sanatçılar vardır ki, içinde anıldıkları üslubun asıl yaratıcıları onlardır. Bu yeknesak durum, göz ve sanat bilgisi eksikliğinden kaynaklanır. Picasso göklere çıkarılır da, kimse Braque’dan pek söz etmez, etmek için ise bir çaba da sarfetmez. Bizim gibi ülkelerde biri veya birilerinin peşine takılıp gitmek, çok daha tercih edilendir ne yazık ki. Bunun zararlarını uzun vadede, özellikle yerel sanatçı zannedilenlerden çalışma satın alarak, bunları bir depoda biriktirir gibi davrananlar göreceklerdir. Bu durumun onları pek etkileyeceğini de düşünmüyorum doğrusu, çünkü haydan gelen huya gider en sonunda. İşte bizde sanatın bırakın ortam veya piyasa olmasını, hiçbir şey olamadığı, cehaletin ortada kol gezdiği bir yerde, kimse garanti parasına dokunarak zaten sanat satın almaz. Neyse, bu konular uzar gider. Biz yazımızın başında bize bunları yazdıran Kübizm’in asıl öncü ismi Braque’tan söz edelim:

Onun doğduğu 13 Mayıs 1882’de Paris’te, sanatta doğal olarak Empresyonistlerin hâkimiyeti vardı. Babası boyacıydı. Özellikle konutları boyayıp, süslemeyi babasından öğrenmişti. Gece resim kurslarını izledi. On yedi yaş civarında baba işinden sıyrıldı ve sanatta ilerlemek için yola koyuldu. Güzel sanatlar eğitimi alırken, özellikle Empresyonistleri incelemeye yöneldi. En büyük ustası gördüğü kişi ise Cézanne ile 1907’ye kadar yolu kesişmedi. Fakat Fov sanatçılardan; özellikle Matisse ve Derain’in, sanatının yolunu açtıklarını da yeri geldikçe vurguladı. Çünkü 1905’teki o ünlü Fov sergisinden çok etkilendi. 

📷

1907’deki Sonbahar sergisi ise, Cézanne’ı ilk keşfedeceği yer oldu. Daha sonraki yıl kübik üsluptaki resimleri Sonbahar sergisinde reddedildi, o da bu resimlerini daha önce tanıştığı sanat taciri Henri Kahnweiler’in galerisinde sergiledi. Picasso ile de yakın dostluk kuran Braque, özellikle 1911 ve 1912’de onunla dostluğunu pekiştirdi. 1914’te savaş çıkınca cepheye alındı ve 1915’te ağır yaralandı. Birinci Dünya Savaşı sonrası, sanatçının olgunlaşma dönemi olarak nitelenebilir. Sonrasında bu kez  de Nazi işgalini yaşadı ve Paris’ten ayrılmadı. İkinci Dünya Savaşı sırasında ağır bir rahatsızlık geçirdi ve uzunca bir süre yattı, fakat sonunda ölümü bir kez daha yendi. 1946’da Londra Tate Galeri’de bir sergi açtı. 1948’te Venedik Bienali birincilik ödülünü aldı. 1949’da bu kez New York Modern Sanat Müzesi’nde bir sergi açtı. 1952-53 arasında Louvre Müzesi II. Henri salonunun tavan süslemelerini yaptı ve hem Tokyo, hem de Bern’de yüksek nitelikli iki sergi açtı. 1955’te “Hesiod’un Tanrılar Şeceresi” isimli kitabını yayınladı. Sonraki yıl Oxford Üniversitesi sanatçıya fahri doktor unvanını verdi. 1958’de yine Venedik Bienali’nde ve Roma Barberini Sarayı’nda son iki sergisini açtı. 31 Ağustos 1963’te yaşama veda etti.

O atölyesini bir tür laboratuvar olarak değerlendirdi. Temel amacı bir nesneyi bütün yönleriyle tanımak ve yansıtmaktı. Onun gerek analitik, gerekse sentetik kübik algı için kendine özgü görüşleri vardı ve bu yönüyle Picasso’ya hiçbir zaman benzemedi, fakat Picasso ona her fırsatta benzemekten geri durmadı. Zaten Picasso yaşamının sonunda sanat işini oldukça sulandırırken, Braque ideogram resmi denilen ve hiyeroglif tarza benzeyen bir üsluba ulaştı. Cézanne’ın özellikle doğadaki her şey mutlak geometrik bir form’a döner düşüncesinden sonsuz etkilendi.

Braque Kübizm’den, Picasso’dan çok net bir farkla şöyle yararlanmıştır: Resim ve sanatçı içselliği arasında denge sağlayan yanını kuvvetle derinleştirmiştir.

Empresyon’un bile bir ekspresyon olduğunu, yanı sıra 20. yüzyıl sanat ataklarının hepsinin birer ekspresyon volümü olduğunu sıklıkla vurgularım. O nedenle Braque’ın şu sözü de boşuna söylenmemiştir ve çok önemlidir: “Biz kübizme yönelirken sadece içselliğimizi yansıtmak istedik”. Bu açıklama tam bir ekspresyon güce inanan bir zihnin açıklamasıdır. Bu açıklamasına ömrünün sonuna kadar sadık kalan Braque’a karşılık, sadık kalmayan bir Picasso vardır: Bireysel ciddiyete duyulan inanç ve inançsızlıktır burada tüm mesele.

Kübizm’in adını yaratan Louis Vauxelles, Braque’ı eleştirirken bu isme ulaşmıştır. Kübizm ile olan ilgisi Braque’a hiçbir zaman mantıktan kopmamayı sağlamıştır.

İnce bir ironi içeren şu açıklamaları ise, sanat hayatının bir özeti gibidir: “Soluk alıp verdiğimin bile farkında değilim ki, ressam olduğumun farkında olayım. Bu resim işini irade zorlamasıyla yapmadığımı düşünüyorum. Sadece resmi çok seviyorum ve dahası onun için de çok çalışıyorum”.

Sanatçının, sanatı üzerine derin düşüncelerini, gerçekleştirme ânı öncesinde ele aldığı neredeyse kesin gibidir. Bir filozof gibi. Ortaya bir düşünce koyup, üzerinde düşünmek, derinleşmek, sonra da sanat aracılığıyla uygulamak… Sanatçı çıraklık yıllarının uzun olmasından ötürü, ele aldığı mesele ne ise ona ciddiyetle yaklaşmayı o süreçte öğrenmiş, dahası kavramıştır. Bu ciddi yaklaşım insana farklı düşünceleri armağan ediyor olsa gerektir. Özellikle sentetik malzeme ve teknik uygulamaya çok zaman harcamış ve bu yönde zengin düşünceler üretmiştir. Her yeni şey araştırılıp, sıkı bir şekilde incelemeden geçirildikten sonra kabul edilebilir olmuştur sanatçı için.

Braque, herkesin sandığı gibi katı ve kuru bir Kübizm yanlısı olmamış, aksine sözünü ettiğimiz içselliğinden kaynaklanan zenginlikler ona bu içselliğinden ötürü adeta hep sunulmuştur. Onun sanatçı aurası son derece zengin bir ipucu çoğulluğuna sahiptir. Tabi bu ipuçlarının algılanmasını bekler. Bütün bu zengin auraya araştırmacı yapısından ulaşmıştır.

Braque bir form ve buna bağlı olan deform karşıtlığında sanatını ele almıştır. Ona göre bir ressam, bir konudan çıkış bulur sadece ve bu çıkışını plastiklik içeren her öğe ile gerçekleştirebilir.Bu, Braque için önemli bir sanat ilkesi olarak hayatı boyunca benimsenmiştir.

Braque’ı yaratıcı sanatçı kılan bir başka temel özellikse Cézanne’ı bağımsız bir şekilde, bir kişilik ileri sürerek mantıklı şekilde değerlendirmiş olmasıdır. Onun bir başka özelliği de sıra dışı bir plastik yapıya her ân ulaşabilme yetkinliğini gösterebilmesidir. Nesneler dünyasına kendi ruhu ile eşlik etmeye inanmış ve böylece tek bir bedenden söz edebilmemizi sağlamıştır. Sanatçı ve yapıtı, yapıt üzerinden ele aldığı bedenler…

Braque, izleyiciyi önemli bir konuma yerleştirir. Şöyle ki, bir resimde göstermek yeterli değildir, önemli olan gösterilenin izleyiciyle mutlak ilişki kurabilmesidir. “Bilinen perspektif algısı, izleyiciyi tek bir noktadan görmeye zorlar, oysa bundan kurtulduğunuz ânda çoğul bir görmeye ulaşırsınız” demiştir.

Sanatçı, özellikle 1918’den itibaren kural ve kalıplara karşı çıkmış, en önemlisi de keyfi olmaktan uzaklaşmıştır. Bu karşı çıkışın, çevresine olduğu kadar, insanın kendisine de uygulaması gereken bir tavır olması gerektiğine inanmıştır. 1956’daki kuş uçuşu konusunu değerlendirdiği çalışmalarına dek değişim gösterdiği her resim evresinde, değişmeyi en ön planda tutmuş ve bunu temel amaç edinmiştir. Bu değişimler hep plastik olan üzerinden gerçekleşmiş, böylece sanatçı ileri zamanlara dek kalan bir modern algı yaratmıştır. Sanat, Georges Braque’a göre hep yüksek bir ifade alanı ve bir o kadar da derin zihinsel bir çaba olarak görülmüştür.

Yararlanılan kaynak: Norbert Wolf, Das Grosse Lexikon der Malerei, Braunschweig, Georg Westermann Verlag, 1982, s. 86-88.

 
 
 

Recent Posts

See All
HAKİKAT VE GERÇEKLİK NEDİR?

Hakikat ve gerçeklik, felsefi bağlamda farklı anlamlar taşıyan kavramlardır. İkisinin benzer ve ayrışan yönleri üzerine ayrıntılı bir...

 
 
 

Comments


©2019 by ÖZKAN EROĞLU. Proudly created with Wix.com

bottom of page