Doğu-Batı...
- Özkan Eroğlu
- Oct 26, 2020
- 2 min read
Updated: Feb 8, 2021
Coğrafyamız gereği ülkemizin doğu ile batı bağlantı noktasında olup, ağırlıklı olarak da doğu kültürünü içselleştirmiş olduğu düşünülürse, sanatla ilgili şöyle bir sıkıntı belirmektedir: Batı düşünce sisteminin analitik bir gelenekten gelmesi ve bütün işlerini bu analitik alışkanlık eşliğinde yapmaya eğilimli olması, avantajlar içerdiği kadar dezavantajlar da içerir. Şöyle ki, analitik düşüncenin ilgilendiği nesne, özne, olay ve olgular herhangi bir salt kılma ânında birbirlerinden kopar, parçalara ayrılır ve bundan sonra da her parçanın bütünü kavrayacağı anlayışına yönelinir. Parçalar arasında oluşan ayrımla beraber sadece gözleme dönüşen edim süreci devreye girer ve böyle bir süreç yine ve yeniden bir ilgi alanının doğmasını sağlar. Kısaca bir bulgu başka bir bulgunun, dolayısıyla bilimsel yaklaşımın varlık nedenidir. Doğu düşüncesinde ise bir ve birlik düşüncesinden hareket, dolayısıyla sentetik bir yapı dikkat çeker. Parçalara ayrılma yerine her şeyin birbiriyle ilgisi kurulur ve sentez bir oluşma gerçekleşir. Parçalar tek başına bir işe yaramaz ve bir motorun dişlilerinden biriyse ancak o zaman işe yarar. Kısaca parça tek başına hiçbir anlam ifade etmez. Doğayla da bu gelişmelere bağlı olarak insanın tek beden olduğu gözlenir. Doğu düşüncesinde birlik ve bütünlük her şeydir.

Batı insanı için dünya görüşleri, yaşamı ve estetik görüşü arasında hiçbir kopma yaşanmaz, doğu insanı için ise okulda batılı eğitim aldığından ötürü, işte tam bu noktada hayatında yaşadığı ne varsa, o eğitimle birlikte kuvvetli bir paradoksun içine düşer; bu da sanatta ve kültürde de bir paradoksa düşmesi, sonucunda da ağırlığını hissettiği Batı’nın sanat ve kültürünü taklit etmeye başlaması demektir. Özetle zihinsel yapısıyla ruhsal yapısı kuvvetli bir paradoksa teslim olur. Bu konuda özüne dönmek isteyen ise Türkiye’de ve özellikle Ortadoğu ülkelerinde dışlanır, kendisine ilgisiz kalınır. Ve en sonunda bu durum, kendi sanat ve kültürünü aşağı görmeye ve en acısı da kuşaklar arasında büyük gediklerin oluşarak büyük bir zamanın kaybedilmesine neden olur.
Güzele ve estetiğe dair anlayışlar, Doğu sanatında hayatın her aşamasıyla ilgilidir. Bu, şu demektir nesne ve özne bir güzellik yansıtmaz. Nesne ve özne sadece bir güzelliğin parçası olur. O nedenle nesne ve öznede kendine dönük olanı mistik kılma, böyle bir kılış da doğuda söz konusudur. Kısaca doğunun farklı bir görmesi; içsellik boyutları taşıyan bir görmesi söz konusuyken, batının daha bir plastik görüsü söz konusudur, ki batıda Kandinsky gibi düşünce adamlarının tin ve tinsellik olayına dikkat çekmelerinin nedeni de, doğunun o çok değerli sanat ve kültür öğesini Batı da görüp değerlendirebilsin diyedir. Unutmayalım ki Kandinsky bütün sanat eylemlerinde bir Rus olarak doğu ile olan genetik ilişkisini işletmiştir. Biz de batıdan hareketle sanata salt plastik bakın deyip, sık sık tin ve tinselliğe de işaret ediyoruz ki, ülkemizde sanatı gerçek anlamda görmek isteyenler, kuşaklar batıya ve doğuya ait en önemli ve değerli faydacı noktaları bir senteze götürebilsinler diyedir…
Comments